🌨️ Aziz Mahmud Hüdayi Deniz Hikayesi
Kanûnînin, kızı Mihrimah Sultan’dan torunu Ayşe Sultan (ö. 1598) ile de evlendiği rivayet edilen Aziz Mahmud Hüdâyî Safer 1038’de (Ekim 1628) vefat etti. Altısı kız olmak üzere on bir çocuğu oldu ve nesli, kızları Ümmügülsüm (ö. 1641), Zeyneb (ö. 1642) ve Fatma Zehrâ (ö. 1675) vasıtasıyla devam etti.
Orada mazinin diriltici saflığı, gökyüzü kadar parlaktır. Dolayısıyla burada hayat bulmuş öyküler, uyku değil halen devam eden bir rüya ki ara ara zamanın perdesini sıyırıp; karşımıza çıkan dejavular, hakikat denizinde seyahat etmemizi sağlayan "sessiz gemi”ler aslında. Samet Altıntaş, İstanbul şehir kitaplığında bir ilke imza atıyor.
KaşgarlıMahmud’un "Divanü Lügati’t Türk" adlı eserindeki manzum örnekler Türk halk şiirinin temel biçimi olan dörtlüklerle söylenmiş ve genellikle yedili, sekizli ve on ikili hece ölçüleriyle düzenlenmişti. Aziz Mahmut Hüdayi, Yunus Emre’nin etkisinde kalarak ilahiler yazmışlardır. Bektaşi ilahilerine "nefes
XVII yyda iz bırakan musikişinasların başhcaları şunlardır: Süt-çüzade İsa, Aziz Mahmut Hüdayi, Hatip Zakirî Hasan Efendi, Benli Hasan Ağa, Amâ Kadri Bey (Çelebi), Mevlevi Yusuf Dede, Derviş Ali Şiruganî, Murat Ağa, Küçük İmam, Hatip-zade Osman Efendi, Gev-rekzade Mustafa Ağa, Köçek Derviş Mustafa Dede, Nane Ahmet
İstanbulda Üsküdar'ın sahibi Aziz Mahmud Hüdayi Hazretleri' dir mesela. Bütün İstanbul şehrinin sahibi ise şeksiz şüphesiz Hazreti Eyyub-el Ensari. İstanbul'da deniz bile yoktu, Boğaz dedikleri incecik, ufuksuz bir su! ( :) ) ''Meczuplara gelince, hepsinin hikayesi farklıdır.'' Gönderen AysHa zaman: 16:32.
İstanbulun son kabadayısı unvanı ile tanınan ve Üsküdar'ın sembol isimlerinden biri haline gelen
DenizFeneri'nden Recep Koçak, Etiyopya'dan Türkiye'ye Bir Tek Soru Getirdi: Nasıl? Bir Nefes Sıhhatin Hikayesi Kalbinizin Farkında mısınız. EDİTÖRÜN SEÇTİKLERİ. Hak Dostlarından Hikmetler: Aziz Mahmud Hüdâyî (r.a) - 10. Cümle Şifa ve Bereket Kur’an’dadır. Hak Dostlarından Hikmetler: Aziz Mahmud Hüdâyî (r.a) - 9
Bukadar büyük olmasının güzel bir hikayesi vardır: At sırtında savaş meydanlarında gösterdiği cevvaliyet dolayısıyla Yıldırım lakabı ile anılan I. Bayezid Anadolu Türk Birliği’ni yeniden sağlamıştır. Aziz Mahmud Hüdayi Hazretleri’nin hocası Üftade Muhammed Hazretleri tarafından yaptırılan Üftade Camii
EyüpSultan, Yuşa, Şeyh Edebali, Aziz Mahmud Hüdayi, Ebu Müslim Horasani, Yunus Emre, Ak Şemseddin, Hacı Bayram Veli ve bütün sahabeler, evliyalar kabirlerinde kıpırdanıyordu. Milli Mücadelenin Tek Deniz Savaşının ve Kahramanlarının Hikayesi Osman Azman . Sepete Ekle. 30.00. Kayıp İnci Kozalak; Kutadgu Bilig der ki
AFADkoordinasyonunda bir araya gelen 19 sivil toplum kuruluşu (Türk Kızılay, Beşir Derneği, Hayrat Yardım Derneği, Aziz Mahmud Hüdayi Vakfı, İDDEF Derneği, İyilik Derneği, WEFA Uluslararası İnsani Yardım Organizasyonu, Yedi Başak İnsani Yardım Derneği, KIYAMDER Yardımlaşma Derneği, HAYDER Hoca Ahmet Yesevi Derneği
Pendname Feridüddin Attar. İlahiname- Feridüddin Attar. Merhaba Hüdhüd- Feridüddin Attar. Amak-ı Hayal- Filibeli Ahmet Hilmi. Hicaz Seyahatnamesi- Nabi. Seyahatname- Evliya Çelebi. Seyahatname- İbn Battuta. Salaman ve Absal- Molla Cami. Tuhfetu’l-Ahrar-
AliŞir Nevai'nin Çağatayca [2] edebiyatının oluşmasında büyük bir rolü vardır. Çeşitli konularda yazılmış 30'a yakın eseri bulunmaktadır. Eserlerinden bazıları şunlardır: Çağatayca Divan (5 tane), Farsça Divan (5 tane), Çihil Hadis (Kırk Hadis) ve Muhakemet'ül Lugateyn (İki dilin karşılaştırılması)'dır. 15. yüzyılda Çağataycanın klasik bir yazı dili
AELftA0. Suyu aşk ateşiyle ısıttıAnadolu'da yetişen büyük Velîlerden olan Aziz Mahmud Hüdayi hazretlerinin hayatı adete sabır ve mucizenin bir yılında Ankara'nın ilçesi Şereflikoçhisar'da doğan Aziz Mahmud Hüdayi, Bursa kâdılığı sırasında, bir gece rüyâsında Cehennem'i ve Cehennem'in ateşinde tanıdığı bâzı kimselerin yandığını rüyanın ardından talebe olmak arzusuyla dergaha giden Hüdayi hazretleri şu cevabı aldı "Ey Bursa kâdısı! Kâdılığı bırakacak, bu sırmalı kaftanınla Bursa sokaklarında ciğer satacaksın. Her gün de dergâha üç ciğer getireceksin!"Her şeyi bırakacağına, her emri yerine getireceğine söz veren Mahmûd Hüdâyî derhal kâdılığı bırakıp ciğer satmaya başladı. Sırtında sırmalı kaftanı olduğu halde, ciğerleri, Bursa sokaklarında, "Ciğerci! Ciğerciiii!" diye diye bağırarak olan Hüdâyî, her sabah erkenden kalkarak hocasının abdest suyunu ısıtıp hazır ederdi. O sabah ise uykuya dalmış ve ancak son vakitte ibriği aldı fakat ısıtmaya vakit yoktu. Çünkü hocasının ayak seslerini işitiyordu. İbriği göğsüne bastırmış bir halde kalakaldı. Hocası da eğilerek; "Haydi evlâdım suyu dök." dedi. Hüdâyî ise ibriği göğsüne bastırmış hâlde duruyor ve buz gibi olan suyu hocasının eline dökmeye kıyamıyordu. Üftâde tekrar; "Haydi evlâdım! Ne duruyorsun? Geç kalacağız." deyince, çekine çekine ve korkarak suyu dökmeye hocasının sözü onu bir kat daha şaşırttı. "Evlâdım Mahmûd bu su ne kadar ısınmış böyle. Bunu normal ateş ile ısıtmayıp, gönül ateşi ile ısıtmışsın. Bu hâl artık senin hizmetinin tamam olduğunu gösteriyor."İstanbul'a gelen Aziz Mahmud Hüdai, Üsküdar'da kendi dergahını açtı. Dergâhında yüzlerce talebenin yetişmesi için çok uğraştı. Kısa zamanda nâmı her tarafta duyulan Hüdayi'nin dergahı akın akın talebelerle doldu H. 1038 senesinde vefat eden Mahmud Hüdayi'nin Üsküdar'daki türbesine, her Ramazan ayında yüzlerce ziyaretçi akın ediyor.
Azîz Mahmûd Hüdâyî Hazretleri’nin yaptığı ve herkes tarafından bilenen duâ... Bütün ulemâ ve evliyâ, bu duânın kabûl olduğunu, bu yola mensup olanların denizde boğulmadıklarını ve pek çok kimsenin de vefât günlerine yakın öleceklerini haber verdiklerini bildirdiler. İşte Azîz Mahmûd Hüdâyî Hazretleri’nin kabul olunan duâsı...Sultan Ahmed Han, Azîz Mahmûd Hüdâyî Hazretleri’ne müstesnâ bir hürmet gösterir ve ikramda kusur etmezdi. Bir gün Azîz Mahmûd Hüdâyî Hazretleri ile sarayda sohbet ediyordu. Bir ara abdest tazelemek isteyen Azîz Mahmûd Hüdâyî Hazretleri için ibrik ve leğen getirdiler. Pâdişah, hocasına hürmeten ibriği eline aldı ve abdest suyunu kendisi döktü. Sultan Ahmed Hân’ın annesi de kafes arkasında havluyu hazırlamıştı. Vâlide Sultan bir ara kalbinden “Azîz Mahmûd Hüdâyî Hazretleri’nin bir kerâmetini görseydim!” diye geçirmişti. HÜDÂYİ HAZRETLERİNİN KERAMETİ Bunun üzerine Hüdâyî Hazretleri, Vâlide Sultân’ın gönlünden geçenlere vâkıf olarak “–Hayret! Bâzıları bizden kerâmet arzu ederler. Hâlbuki Halîfe-i Rûy-i Zemîn’in elimize su dökmesi ve muhterem vâlidelerinin de bize havlu hazırlamasından daha büyük kerâmet mi olur?” buyurdu. Sohbet esnâsında Ahmed Han “–Efendim! Seyyid Abdülkâdir Geylânî Hazretleri’nin, kıyâmet günü talebelerine ve günahkâr mü’minlere şefâat edeceği hakkında rivâyetler var. Bu rivâyetlerin doğruluğu hakkında ne buyurursunuz?” diye sordu. Azîz Mahmûd Hüdâyî Hazretleri hemen cevap vermedi. Bir müddet murâkabe hâlinde kaldıktan sonra “–Evet doğrudur! Abdülkâdir Geylânî Hazretleri, müntesiblerinden pek çok günahkâra şefâat edecektir!” buyurdu. AZİZ MAHMUD HÜDÂYİ HAZRETLERİNİN DUÂSI Pâdişah devam ederek “–Efendim! Acabâ zât-ı âlînizin de bizlere bir vaad ve müjdesi yok mudur?” diye sorunca, Mahmûd Hüdâyî Hazretleri ellerini kaldırıp “Yâ Rabbî! Kıyâmete kadar bizim yolumuzda bulunanlar, bizi sevenler ve ömründe bir kere türbemize gelip rûhumuza Fâtiha okuyanlar bizimdir... Bize mensub olanlar, denizde boğulmasınlar; âhir ömürlerinde fakirlik görmesinler; îmanlarını kurtarmadıkça ölmesinler; öleceklerini bilsinler ve haber versinler ve de ölümleri denizde boğularak olmasın!..” diye duâ eyledi. Bütün ulemâ ve evliyâ, bu duânın kabûl olduğunu, bu yola mensup olanların denizde boğulmadıklarını ve pek çok kimsenin de vefât günlerine yakın, öleceklerini haber verdiklerini bildirdiler. Ahmed Han, 1617 senesinde hastalandı. Sırtında bir yara çıkmıştı. Mâbeynci Mustafa, Sultân’ın vefâtından bir gün önce huzûrunda iken, Ahmed Hân’ın, odada görünmeyen bâzı kimselere dört defa “–Ve aleyküm selâm!” dediğini işitti. Sebebini sorduğunda Sultan Ahmed Han “–Şu anda yanıma Hazret-i Ebû Bekr-i Sıddîk, Hazret-i Ömer, Hazret-i Osman ve Hazret-i Alî geldiler. Bana –Sen dünya ve âhiretin sultanlığını kendinde toplamışsın. Yarın Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz’in yanında olacaksın!..» buyurdular.” cevabını verdi. Hakîkaten ertesi gün bu dünya ve âhiret sultânının hayatı, her fânî gibi nihâyete erdi. Kaynak Abide Şahsiyetleri ve Müesseseleriyle OSMANLI, Osman Nuri Topbaş, Erkam Yayınları, 2013 İslam ve İhsan
Aziz Mahmud Hüdayi, sadece Üsküdar'ın değil, İstanbul'un da başta gelen manevi dinamiklerinden biridir. Ziyaret listesinde ilk ona girer kesinlikle. Boğazı koruduğuna inanılan dört manevi bekçiden biridir. İstanbul folklorunda bu sebepten ayrıca bir hürmet görür. O yüzden Osmanlı'nın son dönemine kadar Boğaz'dan geçen gemi kaptanları, Üsküdar açıklarına geldiklerinde, mürettebatı ve yolcuları Hazret’ in ruhu için Fatiha'ya Milliye Caddesi üzerinden Ahmediye istikametine ilerliyoruz. Caddenin sağındaki sokaklardan birinin girişine iliştirilmiş "Aziz Mahmud Hazretleri" levhasını görünce dalıyoruz oradan. Az ilerde köşeden mecburen sağa keskin bir dönüş yapmadan önce bir duvar çıkıyor karşımıza. Bir mahkeme duvarı. Öyle olduğunu söylerler. Yukarı doğru uzadıkça uzamasından başka bir ilginçliği yok bu sağır duvarın. Parçası olduğu binaya da, mimari anlamda, pek ilginç tek ilginçliği üzerine anlatılan, daha doğrusu iliştirilen, hikayesi... Söylenen o ki, bir zamanlar Fatih ile Kadı Hızır Bey Çelebi'nin mahkemeleşmesine sahne olmuş bu bina. Çeşitli ayrıntılar eklenmiş varyantları mevcuttur bu hikayenin. Bulunup geçtik. Yine keskin bir dönüş yapıp sola saptık. Şimdi bir yokuşa sarmak üzereyiz. Üsküdar'daysak... Ve yokuşsa söz konusu olan... Yahya Kemal'in "Atik Valde" başlıklı şiirini hatırlamamak imkansız. Ama ben, her seferinde, Edip Cansever'in "Masa da masaymış ha" şiirini hatırlıyorum, niyeyse. Ustanın mısrasını tahrif edip "Yokuş da yokuşmuş ha" diye diye tırmanıyorum. Nihayet, çıkabildik tekkenin kerevetine...TEKKE VE TÜRBEÖnümüzdeki yapı kompleksinin içindeki unsurların en eskisi 1858'lerden kalma. 1599'larda yapılmış olan asıl binalar yangında harap cümle kapısından giriyoruz. Kendisi kadar etrafıyla da ilginç olan bir külliyeyle karşılaşıyoruz. Merdivenlerden çıkarken Aziz Mahmud Hüdayi'nin türbesi solda amaçlı yapılan külliyenin tevhidhane kısmı, bugün cami olarak kullanılıyor. İçi silme ahşap döşeli. Boya ve badanasında pastel renkler tercih edilmiş. Atmosferi huzur verici, dingin... Külliyenin öne çıkan unsuru da burası gibi görünüyor. Geri planda kalmış diğer yapılar ise özgünlüklerini kaybetmişler sanki. Çokça restorasyon görmüş ve görmeye de devam ediyor. Bugün bünyesinde aynı adı taşıyan bir vakfın bulunduğu külliyenin, bir parçası öğrenci yurdu ve Kur'an kursu olarak kullanılıyor. Her zaman misafiri bol olmuştur buranın. Geleni gideni hiç eksik günlerde ise ziyaretçi yoğunluğu had safhada... Özellikle Ramazan ayında teravih namazı için Anadolu yakasında tercih edilen en muteber yerlerin başında gelir. Şehir dışından ya da yurt dışından İstanbul'a gelmiş olan ilgilisinin de mutlaka yolunu düşürdüğü bir yerdir, Aziz Mahmud Hüdayi türbesi ve ÖYKÜSÜAdı Mahmud, Hüdayi de mahlası. Aziz hitabı ise sonradan eklenme... Soyunun, ilk tasavvuf önderlerinden Cüneyd-i Bağdâdî'ye kadar gittiği görüşe göre, Koçhisar'da doğdu, Sivrihisar'da büyüdü. Sivrihisar'da duralım biraz. Çok sayıda molla, hoca veya din bilgininin çıktığı bir yer Sivrihisar. Yetiştirdiği ünlü Türk büyükleriyle hatırlanır. İlgiye değer o yüzden. Vaktiyle kadılık da yaptığı söylenen Nasreddin Hoca buradan çıkma mesela, onun dip torunlarından Kadı Hızır Bey Çelebi de. Yunus Emre'ye de sahip çıkarlar Sivrihisarlılar, bizdendir eğitimini Sivrihisar'da alan Aziz Mahmud, Medrese eğitimini ise İstanbul'da tamamladı. Edirne'de, Mısır'da, Şam ve Bursa'da kadılık ve müderrislik Muhammed Üftâde ile tanışıp ona kapılanma hikayesi ilginçtir. Şeyhinin onu Bursa sokaklarında kadılık cübbesi üzerindeyken ciğer sattırmayla sınaması da ünlüdür. Üftâde Hazretlerinin müridi ve halifesi olduğunda hayatı tamamen değişti. Gelecek vaat eden kariyerini bir kenara bıraktı. Uzun süre hocasının dizinin dibinden ayrılmadı. Bundan sonra Üftâde Hazretleri, onu halifesi olarak büyüdüğü yere, Sivrihisar'a gönderdi. Burada bir süre kaldıktan sonra manevi bir işaretle yeniden Bursa'ya, hocasının yanına döndü. Onun ölümüne kadar hizmetinde bulundu. Üstadının vefatından sonra ünlü Şeyhülislâm Hoca Sâdeddin Efendinin çağrısıyla İstanbul'a geldi ve Üsküdar'a yerleşti. Burada halka şeyh, sultanlara mürşit oldu. Üsküdar'da vefat etti. Külliyesi içindeki bu türbeye TEFERRUAT/MERAKLISINASeksen yedi sene yaşadı. Doğduğunda Kanuni hükümdardı, öldüğünde IV. padişah gördü. Dördüne mürşitlik etti. Onlara öğütler verdi. Anlayan da oldu, anlamayan şaşmayıp burnunun dikine gidenlerin felaketine tanıklık etmek zorunda kaldı. Misal, Genç Osman... Padişahın hacca gitme isteğine karşı çıkanlar arasında Aziz Mahmud Hüdayi de III. Murad devrinde yerleşti. Başta Hünkâr olmak üzere saray ve çevresinin saygısını kazandı. Halk zaten çoktan doluşmuştu tekkesine. Sultan I. Ahmed ve eşi Mahpeyker Kösem de ondan feyz alanlardı. Buldukları ilk fırsatta onun Camii'nin temel atma ve açılış töreninde hazır bulundu. Camii açıldıktan sonra belirli günlerde halka oradan vaaz etti. Bu adetini Boğazın fırtınalı zamanlarında deniz, karşıya geçilmeyecek kadar dalgalıyken bile terk etmedi. Sonradan "Hüdayi Yolu" diye ünlenen gizemli ve güvenli bir rotayı takip ettiği rivayeti yayıldı. Ahali, Hazret'in meşhur kerametlerinden biri olarak gördü bunu Ferhad Paşa'nın yanında Tebriz seferine de katıldı, orduya manevî kumandanlık Murad'a, Eyüp Sultan'da, Hazreti Ömer'in kılıcını kuşatan da sohbetlerinden, şiirlerinden, vaaz ve öğütlerindensultanların yanı sıra halk da yararlandı. Üsküdar'da kurduğu dergâh, kısa zamanda her tabakadan insana hitap eden bir maneviyat okuluna ve prestiji vardı. Hem halk nezdinde hem de saray devir OsmanlI'nın çalkantılı zamanlarıydı. Entrika ve anarşi kol geziyordu. Böyle bir dönemde gözden düşen ya da hayatından endişe eden ileri gelen bazı devlet adamlarına da dergâhı sığınak ama kendisi dünyayı bırakmıştı. Bir yoksul gibi ya da birkanaat ehli gibi yaşadığı söylenir. Zenginliğini çoğu zaman kamu hayrına harcadı. Geride zengin vakıflar ve manevi miras bıraktı. Yedisi, Türkçe otuz kadar eser de bunların için ettiği ünlü duası ise şöyledir "Sağlığımızda bizi, vefatımızdan sonra kabrimizi ziyaret edenler, türbemizin önünden geçtiğinde Fatiha okuyanlar bizimdir. Bizi sevenler denizde boğulmasın, ahir ömürlerinde fakirlik çekmesin, imanlarını kurtarmadıkça göçmesin."Aziz Mahmud Hüdayi Türbesi Nerede, Nasıl Gidilir?Üsküdar ilçesi Zeynep Kamil Mahallesinde yer alan Aziz Mahmud Hüdayi Türbesi'ne toplu taşımayla geldiğinizde, Üsküdar Askerlik Şubesi durağında inip yürüyebilirsiniz.
aziz mahmud hüdayi deniz hikayesi